Yurt Dışına Taşınmayı Düşünenler İçin Amerika ve Avrupa'nın En Temel Farkları

Türkiye'nin beyin göçü verdiği şu dönemde hedeflenen iki bölge, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın farklarından kısaca bahseden bir yazı.
Yurt Dışına Taşınmayı Düşünenler İçin Amerika ve Avrupa'nın En Temel Farkları
iStock

türkiye'den giderken bunu niye yaptığınızın farkında olmanızı tavsiye ederim. zira bu, beklentilerinizi doğru noktaya yönlendirmenizi sağlayacak. yanlış ülkeye, yanlış şehre veya yanlış şirkete gitmenin geri döndürülemez tarafı yok, ancak kişiye zaman, para ve moral kaybettireceği kesin.

çoğunuzun kafasındaki ana sebep: ülkede yönetim kötü, vaziyet gerek ekonomik, gerek siyasi açıdan her geçen gün daha boktanlaşıyor ve boktanlaşmaya devam edecek.

bu durumda gördüğüm en çok hedeflenen iki yer: amerika ve avrupa.

1. amerika

Houston

artıları: çok zengin olmak isteyen için ideal hedef. hırslı biriysen ve türkiye'deki köpek gibi çalışma temposundan şikayet etmiyorsan amerika senin için ideal olabilir. başarırsan ve tutunursan zengin olacaksın; ne kadar mutlu olacağınıysa bilemem.

ev fiyatları kazanca göre uygun, ev satın almak avrupa'ya göre daha kolay.

arkadaş edinmek avrupa'ya kıyasla daha kolay olabilir.

eksileri: sağlık sistemi, düşük izin sayısı, çok mesai yapmak, ailene vb zaman zaman zaman ayıramayacak olmak.

2. avrupa

Berlin

artıları: rahat ve huzurlu bir hayat sürmek isteyenler için ideal hedef.

türkiye'den daha az çalışma saatleri, çok büyük istisnalar hariç asla fazla mesai yapmayacak olmak.

ailene, hobilerine ve gezmeye o kadar çok zaman ayırabileceksin ki buna şaşıracaksın.
sağlık sistemi, yüksek izin sayısı

eksileri: çok çok zengin birisi olman pek mümkün değil, ancak emekli olduğunda şayet türkiye'ye dönersen hayatının sonuna dek para hesabı yapmana gerek olmayacak.

arkadaş edinmek amerika'ya kıyasla daha zor.

ev fiyatları yüksek, ev satın almak çok mantıklı olmayabilir.

New York'ta bir metro girişi.

bu tercihi yapan birinin tecrübeleriyle bitirelim

avrupa ya da amerika'yı tercih etmek, nihayetinde bir tercih meselesi. avrupa'nın bir kültürü vardır ve çok üzgünüm ki gerçekten o kültürün ne mimarisi, ne dini gelenekleri, ne adetleri, ne de yaşam standartları bize benzer. avrupa'da dünyanın en müthiş bilim insanı da olsanız her zaman ilk kimliğiniz türk'tür.

abd'ye gelecek olursak: "küçük amerika" olduğumuz tezine ziyadesiyle inanan biriyim.
abd'de özellikle büyük yerlerde (nyc) düzen yoktur, metroda, otobüs seferlerinde aksamalar olur, yürüyen merdivenler çalışmaz, kaos ve gürültü vardır vs. vs... hele ki afroamerikan ve latinlerin olduğu bir metroya binerseniz, çok kültürlülükten, o renk cümbüşünden başınız döner, yüzünüz güler.

abd'nin en önemli özelliği çok fazla göçmen olması ve türklerden önce nefret edilecek başka unsurlar olmasıdır: latinler ve meksikalılar gibi. onun için türkiye ile ilgili ciddi önyargılar, ermeni lobisinin yoğun olduğu yerler dışında fazla görülmez. zaten o "stratejik öneme sahip" olduğu masalıyla büyütüldüğümüz ülkemizi bilim insanları ve siyasi çevreler dışında pek tanıyan da yoktur.

bir süredir postdoc için hangisini tercih edeceğim konusunda ciddi kaygılar taşımaktaydım. bir yanda kültürel uçuruma rağmen coğrafi olarak daha yakın olduğumuz avrupa, bir yanda ise deli mesafeye rağmen, daha huzurlu hissedeceğim abd.

tercihimi isveç'teki manken gibi bir hocadan üç kez mail almama rağmen abd'ye kaydırdım.
orada bir latin amerikalı kadın hoca ile ict ve latin amerika çalışmaları eksenli üretmek daha bir hoş gözüktü. üstelik şartları isveç'e göre çok çok vasat olmasına rağmen... "umarım pişman olmam" hissi deli gibi beynimde dolansa da, gerçekten istediğim şeyi yapmak şimdilik iyi geliyor. xoxo!

hamiş: yurt dışına "yurt dışı olsun da nere olursa olsun" diye bakmamak gerek.