Yüzlerce Yıl Önce Orta Asya'da Yaşayan Türkler Nasıl Giyiniyordu?

Eski Türklerde giyim kuşamın nasıl olduğuna dair aydınlatıcı bir yazı.
Yüzlerce Yıl Önce Orta Asya'da Yaşayan Türkler Nasıl Giyiniyordu?

insanların giyiniş tarzını etkileyen en önemli faktörlerden biri iklim koşulları olduğuna göre belki de bugünkü altaylılar ya da yakutlar gibi giyiniyorlardı. ama tek veriyle sonuca ulaşmak da mümkün değil tabii ki... komşuluk ilişkileri, kültür alış verişi, değişen dünya görüşü, global moda endüstrisi, tüketim ekonomisinin körüklenmesi gibi etkenleri de yok sayamayız. şimdi, zamanda yolculuğa çıkıp bir bakalım…

öncelikle, eski türklerin sert doğa koşullarında yaşadığını, konar göçer bir yaşam tarzları olduğunu, hayvancılık ve avcılık yaptığını biliyoruz. dolayısıyla kıyafetlerinin de bu yaşam şartlarına uyumlu olduğunu en azından tahmin edebiliriz.

buna, çin belgelerinden, kurganlarda ele geçirilen eşyalardan, gravürlerden elde ettiğimiz bilgileri de ekleyince, eski türklerin en çok deriden yapılmış kıyafetler giydiğini söylemek mümkün. bildiğimiz kadarıyla da en çok koyun, kuzu, sığır, tilki derisi kullanıyorlardı.
tabii ki, sadece deri değil dokuma giysiler de giyiyorlardı. dokuma için genellikle kendir yetiştirip koyun, keçi yünü kullanıyor ayrıca dokudukları yün kumaş ve keçeleri çin’e ihraç bile ediyorlardı (muhtemelen karşılığında da çin’den ipek alıyorlardı. mesela noyun ula kurganları’nda bulunan ipek kumaş kalıntıları var. bildiğin çin malı işte) aslında deriyi daha çok seyahatlerde ve savaşlarda tercih ediyor, günlük yaşamlarında daha çok dokuma kumaşlardan yapılmış giysiler giyiyorlardı.


tabii bir de kürk var. malum soğuk iklimde yaşıyorlar ve çevrelerinde kürkünden yararlanabilecekleri hayvanlar da bol. orhun yazıtları’ndan ve yine çin kaynaklarından öğrendiğimize göre özellikle samur ve sincap kürkünün ticareti yapılıyordu. bunun dışında tilki, vaşak gibi hayvanların kürkünü de kullanıyorlardı.

aslında tarihi türk kıyafetlerinin bildiğimiz en eski örneği altın elbiseli adam. günümüz bakış açısıyla son derece abartılı bir kıyafet olarak gördüğümüz bu giysi, aslında bir defin giysisi. altınla kaplanmış bir elbiseyle gömülerek altının sahip olduğu sonsuzluk ve ölümsüzlük özelliğinin gömülene verildiğini düşünüyorlardı muhtemelen.


“bozkırın tipik elbisesi ceket-pantalon idi. süvari en rahat şekilde ancak böyle giyinebilirdi. bugünkü modern giyinmenin ilk tipi olan bu bozkır tarzı, çin'de m.ö 4. asırdan, avrupa'da m.s 5. asırdan, bizans'ta 6. asırdan itibaren (daha önceki devirlere ait heykel, kabartma ve resimlerde görülen bol, uzun ve entari şeklindeki giyinmenin yerini almak üzere) türk usulüne göre yapılan askeri ıslahat neticesinde dünyaya yayılmıştı.

başka kavimler kopça kullandıkları halde, türkler düğme kullanırlar ve ceketlerini, çinliler ve moğolların aksine, sola açarlardı. soğukta ve sıcak havalarda ayrı ayrı giyilen pelerinler de kullandıkları anlaşılan türkler ayaklarına çizme, başlarına börk giyiyorlardı. ileri gelenler, makam sahipleri, daha çok başlıklarının daha uzun ve gösterişli olmasından tanınırlardı. hunlar, göktürkler, uygurlar, avarlar, hazarlar, oğuzlar ve bulgarlara ait vesikalara göre umumiyetle sakallarını kestiren türk erkekleri uzun kesilmiş saçlı (hun tıraşı) ve bıyıklı idiler. saygı alameti, attan inmek, börk ve başlıkları çıkarmaktı. dizin birini yere koymak suretiyle selamlamak adet halinde idi: hun selamı"  (ibrahim kafesoğlu - türk milli kültürü)


tabii hocanın burada bahsettiği ceket-pantolondan kasıt takım elbise değil. üstlerine boyundan değil koldan geçirmeli bir üstlük, altlarına da at binmeye uygun pantolon giyiyorlar. yiyeceklerini ve silahlarını asmak için kalın deriden kemerler kullanıyorlardı.

geçenlerde burada 1896 yılında kadınlar nasıl giyiniyordu diye bir başlık vardı. aslında eski türklerin giyim anlayışı da -o kadar olmasa da- kat kattı. yani tek bir kalın giysi yerine üst üste pek çok giysi giyerlerdi. giysi zenginliğinin nedeni de aslında buydu.

bir iç don/içlik, dış don, üste giyilen kaftan, çapan, şapan ya da çapkıt denilen bir çeşit hırka, ceket ya da palto ve ayağa giyilen çizme ve çarık bozkır kültürün dış giysileriydi.

pantolon giymek rahatlık bakımından savaşçı kavimlere özgü bir giyimdi. çizmeler ise deri ve keçeden olup yarım ya da uzun olurdu.


kadınların giysileri ise şalvar, cepken, kaftan ve ayakkabı ile başlıklardan oluşuyordu.

divanü lugati’t-türk’ten de elbise için don/ton, otran; ipek elbise için mindetü; koyun veya deve tüyünden yapılan elbiseye kars dendiğini ve kadınların üst elbiselerine kezlik adı verilen küçük bir bıçak taktıklarını öğreniyoruz.

son olarak zamanında moda ikonu olmuş prenses çiçek’ten bahsetmemek olmaz. kendisi hazar kağanının kızı. hazarlar ile bizans müttefik o dönemler. babası da çiçek’i de bizans kralının oğluyla evlendiriyor. bu kızacağız da gelinliğini alıp geliyor. işte o gelinlik bizans’ta moda oluyor. bu modaya da tzitzakion/çiçekion diyorlar...

“uygur ülkesinin samur derileri, beyaz keçeleri ve çiçeklerle süslenmiş kumaşları da çok ünlü idi. kadınlar, hotozlu şapkalar giyerlerdi"
(bahaeddin ögel - dünden bugüne türk kültürünün gelişme çağları)

okuma yapılan ve yararlanılan kaynaklar:
bahaeddin ögel - türk kültür tarihine giriş
ibrahim kafesoğlu - türk milli kültürü
ayten sezer arığ – türklerde kıyafetin kısa tarihi
özkul çobanoğlu - türk mitolojisinde al dini ve okra ilişkisi