Yüzyıllardır Sabahların Vazgeçilmezi Olan Simidin Tarihçesi

Simit kelimesi nereden geliyor? Günümüzde bildiğimiz formdaki simit ne zamandan beri yapılıyor? İşte simidin tarihine dair bilgiler.
Yüzyıllardır Sabahların Vazgeçilmezi Olan Simidin Tarihçesi

''simiaaaattttt, simitçi geldi, taze taze geldi'' bağırışları herkesin kulağına en az bir kere çalınmıştır. herkesin sabahları vapurda, ofiste, otobüste ve hafta sonları bitmeyen kahvaltılarda yediği bu güzelim yiyecek nedir, şöyle bir bakalım.

simit kelimesi arapça samid kelimesinden (ince bulgur veya irmik ve un) sözcüğünden alıntıdır ve dilimize geçmiştir. bulgarca: rebpek, arnavutça: gjevrek-djevrek (izmir'e de buradan bir göz kırpıyoruz) yunanca: koulouri, romanya’da ise covrigi şeklinde isimlendirilmektedir.


yukarıda da belirttiğim üzere simit: ince bulgur veya irmik ve un gibi anlamları olduğundan osmanlıda ki ilk kullanımı un üzerinde olmuştur yani saraya gelen unun nasıl dağılacağını “simitçibaşı” karar verir, depo yapıldığı yere de “simithane” denirdi.

bugün kullandığımız anlamda ise simidi ilk olarak 1525 tarihli narh (narh, osmanlı'da mal ve hizmet fiyatlarında devletçe tespit edilen üst sınırı ifade eder.) narh örnekleri listesinde görüyoruz. bu listede “halebî ve boğaça ve yahudiler halkası ve yağsız simit” 300 dirhem olarak gösterilmektedir.


17. yüzyıla geldiğimizde ise, simit ve simitçi esnafının artık diğer unlu yiyeceklerden ve fırıncı esnaflarından ayrışmaya başladığını görüyoruz. buna en yakın kaynak evliya çelebi'nin seyahatnamesinde görüyoruz. 4. murat zamanını anlatan yazıda simitçileri şöyle anlatmıştır: “esnâf-ı simitciyân: dükkân 70, neferât 300, pîrleri reyyân-ı hindî’dir, selmân belin bağlayup imâm hasan’a ve hüseyin’e simit halka hedâyâ getirüp ol şehzâdelerin hidmetinde olurdu. kabri mısır diyârında kınâ şehrinde abdürrahîm kınâvî cenbinde medfûndur. kuddise sırruhü’l-azîz.”

ve şöyle devam etmiştir:“ve simitciler dahi arabalar üzre furunların ve dükkânların zeyn edüp araba tekerleği kadar simitleri sırıklara geçirüp hammâllarla götürürler ve hurda simitleri dükkânlarına zeyn edüp ehl-i teferrüce simit, halka bezl ederek ubûr ederler.”


buradaki araba tekerleği şeklinde yazılan simitler büyük simitlerdir veya kalınca simid-i olarak da bilinmektedir, hurda simitler ise günümüz simitlerine benzer şeklinde küçük simitlerdir. bildiğimiz üzere osmanlıda üç çeşit simit üretilirmiş bunlar; sukkeri halka (şekerli olan), susamlı halka(bu daha çok kandil simidine benzer simit çeşidi) ve günümüz simitleri 17. yüzyılın sonuna kadar simid-i halka olarak isimlendirilen isim daha sonraları simit şeklinde isimlendirilmeye başlanmış. o günlerden bu günlere sabahlarımızın vazgeçilmezi olmayı başarmıştır.