Zekalarıyla Hayran Bırakan Ahtapotlara Dair Merak Edilenler

Labirentlerden çıkabilen, alet kullanabilen, diğer hayvanları taklit edebilen şahane bir canlı olan ahtapotlar hakkında ufuk açıcı bilgiler.
Zekalarıyla Hayran Bırakan Ahtapotlara Dair Merak Edilenler

ahtapottan öğrendiklerim (my octopus teacher) belgeselini izledikten sonra bu yumuşakçanın ne kadar zeki, asosyal olmasına rağmen bir o kadarda sosyal bir yapısının olduğunu, alet edevat kullanıyor olduğunu çevresindeki şeyleri irdeleyerek hareket etiğini öğrendim.

sonrasında da aklımı bir primat kadar zeki olduğu düşüncesi sardı ve nedenini anlamak için şöyle bir araştırma yaptım. bu arkadaş hakkında genel bilgilerle en baştan başlayacak olursak; ahtapot kelimesi octopus kelimesinden bize geçmiştir, octo yunanca sekiz anlamına gelen kelimeyle pous yani ayak anlamına gelen kelimelerin birleşiminden oluşmaktadır.


morfolojilerine baktığımızda çeşitli büyüklüklerde olduklarını görmekteyiz. şimdiye kadar kaydedilen en küçük tür 2,5 cm uzunluğunda ve 1 gr ağırlığındadır, en büyük tür ise 9 m uzunluğunda ve 272 kg ağırlığındadır. sekiz kolundan iki arka uzantı genellikle deniz tabanında yürümek için kullanılırken, diğer altısı yiyecek aramak için kullanılır; bu nedenle bazı biyologlar, bu hayvanların altı kolu ve iki bacağı olduğunu belirtir. bu kolların tam ortasında gaga diye tabir edilen keskin bir ağız bulunur. deri, mukoza hücreleri ve duyu hücreleri içeren ince bir dış epidermis ve büyük ölçüde kolajen liflerinden ve renk değişimine izin veren çeşitli hücrelerden oluşan bir bağ dokusu dermisinden oluşur. her bir kol iç yüzeyleri dairesel, yapışkan vantuzlarla kaplıdır. vantuzlar, ahtapotun kendini bir yere demirlemesine veya nesneleri kontrol etmesine izin verir.


diğer canlıların aksine bu arkadaşlarda üç kalp bulunmaktadır. bu kalplerden bir kanı vücutta dolaştıran sistemik bir kalptir ve diğerleri ise kanı iki solungaçtan her birine pompalayan iki dallı kalptir. bu arkadaşların kanları da bir enteresandır. nedeni de diğer canlılardan farklı olarak kan hücrelerinde demir bulunmaz onun yerine bakır bulunur bundan dolayı da kanları mavi renk alır.

bu bilgileri öğrendikten sonra, bu kadar akıllı olmalarının sebebine bir bakalım. beyinlerine baktığımızda tüm omurgasızlar arasında en yüksek beyin-vücut kütle oranlarına sahiptir; aynı zamanda beyinleri birçok omurgalıdan daha büyüktür ve oldukça karmaşık bir sinir sistemine sahiptir. peki bu kadarı yeterli midir bu hayvanları zeki yapması açısından?


şimdi ortaya the x files dizisindeki gibi bir şeyler bırakacağım. progress in biophysics and molecular biology dergisinde yayınlanan bir makalede 33 araştırmacının yaptığı araştırma sonucu ahtapotların dna'sında bir gariplik olduğu belirtildi. bu durumun dünya'daki hiçbir canlı çeşidiyle ortak bir yapıda olmayışı, ahtapotları genetik olarak tam anlamıyla dünya dışı varlıklar mı sorusunu akıllara getirdi.

bir ahtapota baktığımızda genomu, 33.000 protein kodlayabiliyordu ve bu durum biz insan genomundan bile fazlaydı. belki de bu enteresan kabiliyetler ve genomundaki protein kodlayan dna adedinin fazlalığı, ahtapotların dokularındaki proteinlerin fonksiyonlarını revize etmelerine olanak sağlayan biyolojik bir mekanizmayı açıklayabilir. bir başka deyişle bir yerden başka bir yere ilerleyen ya da ortam koşularını irdeleyerek hareket yeteneği gösteren ahtapotun, saniyenin binde biri gibi bir hızda, değişen çevre şartlarına göre nasıl bu kadar hızlı tepki verebildiği ve dokularıyla ortamdaki desen ve rengi taklit edebildiği anlaşılabilir.


ayrıca, ahtapot genomunda bulunan bir diğer şey ise transpozon (hareketli gen: birincisi, genom içinde bir yerden diğerine hareket edebilme özelliği transpozisyon, ikincisi de genomdaki kopya sayılarını arttırabilme replikasyon özelliğidir.) olarak bilinen ve bu süreç ile mutasyonlara ve genomdaki dna miktarının değişmesine neden olan ayrıca genomda yeniden düzenleme yeteneğine sahip olan genlerin sayısının fazla olmasıdır.

bu kadar değişik yapının bir arada bulunması insan aklının spekülatif bir şekilde çalışmasını sağlamış olabilir. bu durumla ilgili gerçek kanıtlar olmasa da akıllara bugünün ahtapotlarının, buzlu bir kuyruklu yıldızda donmuş olarak dünya'ya gelen yaratıkların torunları olma olasılığını sunuyor olması bu duruma büyüleyici bir hava katıyor.